Kapitalist ahlak ve toplumsal gelişme üzerine bir deneme

Şevket SAYILGAN / Ekonomist
Şevket SAYILGAN / Ekonomist [email protected]

Kapitalizm, yalnızca bir üre­tim biçimi ya da piyasa me­kanizması değil; aynı zamanda insan ilişkilerini, değer yargıla­rını ve toplumsal yapıyı derinle­mesine etkileyen bir yaşam tar­zıdır.

Max Weber’in klasik eseri “Protestan Ahlakı ve Kapitaliz­min Ruhu”, kapitalist düzenin yalnızca ekonomik değil, aynı za­manda ahlaki bir temel üzerine inşa edildiğini ileri sürer. Kapita­list ahlak, bireycilik, rekabet, ras­yonellik, mülkiyet hakkı ve ça­lışma disiplini gibi değerleri öne çıkararak toplumsal gelişme sü­reçlerini doğrudan etkilemiştir. Ancak bu ilişkinin doğası, döne­min koşulları, ülkenin yapısı ve ideolojik iklimine göre farklılaş­maktadır.

Kapitalist ahlakın temel dinamikleri

Kapitalist ahlakın ortaya çıkı­şı, Batı Avrupa’da 16. yüzyıldan itibaren gelişen reform hareket­leri, bireysel kurtuluş inancı ve üretim ahlakıyla yakından iliş­kilidir. Weber’e göre Protestan etik, özellikle Kalvinist çalışma ahlakı, kapitalist girişimci ruhun gelişmesine olanak sağlamıştır.

Kapitalist ahlak şunları içerir:

1-Bireycilik: Bireyin çıkarı, toplumsal yararın önünde gelir.

2-Rasyo n a l i t e : Ekonomik ve top­lumsal davranışlar he­sap ve fayda merkezli­dir.

3-Çalışma ahlakı: Emek kutsaldır; tembellik ise toplumsal bir sapkınlıktır.

4-Tüketimcilik: Kimlik, büyük öl­çüde sahip olunan nes­neler üzerinden kurulur.

5- Rekabetçilik: Başarı, di­ğerlerinin yenilmesi üze­rinden anlam kazanır.

Bu yapı, bireyi ekonomik başa­rıya göre tanımlar ve onu sürekli daha fazla üretmeye, daha çok ka­zanmaya ve daha fazla tüketmeye teşvik eder.

Toplumsal gelişme nedir?

Toplumsal gelişme, yalnızca ekonomik büyüme ile ölçülemez. Eğitim düzeyi, sağlık hizmetleri­ne erişim, sosyal adalet, gelir da­ğılımı, demokratik katılım, kül­türel üretim ve etik değerlerin kurumsallaşması da gelişmişli­ğin ayrılmaz parçalarıdır.

Örneğin:

Bir ülkenin GSYH’si artarken, gelir dağılımı bozuluyorsa bu bir gelişme değil; derinleşen eşitsiz­liktir. Eğitim ve sağlık özel sektö­re devredilerek metalaştırılıyor­sa, insan sermayesinin niteliği ve kamu yararı zayıflar. Tüketimci­lik, çevresel yıkımı ve psikolojik tatminsizliği beraberinde getirir.

Kapitalist ahlakın toplumsal gelişmeye etkileri

1-Pozitif etkiler:

İnovasyon ve girişimci­lik: Kapitalist etik bireysel başa­rıyı yücelttiği için yaratıcı fikir­leri teşvik eder.

Çalışma disiplini: Rasyonel­lik ve çalışma etiği, ekonomik ve­rimliliği artırabilir.

Refah artışı: Piyasa mekaniz­maları doğru işlediğinde refah artışı sağlar.

2-Negatif etkiler:

Toplumsal eşitsizlik: Zenginliğin birkaç elde toplan­ması, sosyal adaleti zedeler.

Ahlaki aşınma: Rekabetin aşı­rılaştırılması empati, yardımse­verlik gibi değerleri zayıflatır.

Tüketim bağımlılığı: Tüke­tim yoluyla mutluluğun tanım­lanması, çevresel ve psikolojik sürdürülemezlik doğurur.

Eğitim ve sağlığın metalaş­ması: Toplumsal hizmetler dahi piyasa nesnesine dönüşür.

Sosyal dayanışma zayıflar; bi­rey yalnızlaşır.

Etik değerler rekabet uğruna aşındırılır.

Türkiye’de kapitalist ahlakın tarihsel seyri

1980 sonrası Neoliberal dö­nüşüm:

12 Eylül 1980 darbesi ve son­rasındaki 24 Ocak kararları ile Türkiye’de devletçilikten piyasa odaklı ekonomiye geçiş başladı. Bu süreçte:

Özelleştirmeler hızlandı.

Sendikal haklar zayıflatıldı.

Sosyal devletin rolü geriledi.

Bu dönüşümle birlikte kapita­list ahlakın bireycilik, rekabet ve çıkar odaklı değerleri toplumsal zeminde yerleşmeye başladı.

2000 sonrası yeni kapitalist ahlak:

Yeni dönemle birlikte kapita­list ahlak, muhafazakâr değerler­le harmanlanarak yeniden üretil­di. Tüketim ile mutluluk arasın­da ilişki kurulurken, ; başarının ölçütü ise sahip olunan gelirin, servetin bir sonucu olarak değer­lendirildi.

Toplumsal sonuçlar ve ahlaki aşınma

Kapitalist ahlakın yaygınlaş­ması ile birlikte:

Bireyler arası güven zayıfladı.

Yoksullukla mücadele, sadaka kültürüne dönüştü.

Kamu yararı, piyasa mantığına feda edildi. Yolsuzluk ve rant iliş­kileri, sistematik hale geldi.

TÜİK 2024 verilerine göre Türkiye’de:

En zengin yüzde 10, toplam ge­lirin yüzde 54’ünü alırken;

En yoksul yüzde 20, yalnızca yüzde 6 pay alabiliyor.

Bu durum, hem ekonomik hem de ahlaki çürümenin göstergesi­dir.

Alternatif gelişme etiği mümkün mü?

Evet. Toplumsal gelişmenin kapitalist ahlak dışında da kur­gulanabileceğini gösteren mo­deller mevcuttur. Sosyal refah devleti, dayanışma ekonomisi ve etik kapitalizm bu modellerden bazılarıdır.

Önerilen dönüşümler:

1-Ekonomik kararların etikle bütünleşmesi, fırsat eşitliği,

2- Kamu hizmetlerinin me­talaşmasına son verilmesi, sosyal devletin önceliklendiril­mesi,

3-Eğitim sisteminin değer temelli hale getirilmesi ve herkesin ulaşılabildiği kalitede verilebilmesi,

4-Vergi adaleti ve sosyal gü­venliğin güçlendirilmesi, sosyal adalet ve gelir dağılımını düzeltici rolünün etkin hale geti­rilmesi Kapitalist ahlak, toplum­sal gelişmeyi kimi yönleriyle hız­landırsa da; etik, eşitlik ve adalet gibi değerleri aşındırma pahasına bu süreci sürdürmektedir. Türkiye özelinde ise kapitalistleşme süre­ci, demokratikleşmeden önce gel­diği için, bireysel zenginleşme ka­musal sorumluluğun önüne geç­miştir. Bu da, toplumsal gelişmeyi görünürde artırsa da, içerik bakı­mından zayıf ve kırılgan kılmak­tadır. Gerçek bir toplumsal geliş­me için; sadece ekonomik büyüme değil, etik bütünlük, sosyal adalet ve dayanışma kültürü de inşa edil­melidir.

Son söz: “Gücün haklı çıktığı yerde, adalet bekleme, Güce ta­pan insanların olduğu yerde hu­zur bekleme.” Platon

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar