Temel haklar tartışmaya açıldı
Avrupa kıtasında insan haklarını ve temel özgürlükleri korumak için hazırlanan uluslararası antlaşma “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi” (AİHS), 1950 yılında Avrupa Konseyi tarafından imzalanarak yürürlüğe girdi. Avrupa Birliği’nin 27 üyesinin de içinde yer aldığı Avrupa Konseyi’ni oluşturan 46 ülke tarafından kabul edilen sözleşmenin yürürlüğünden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yükümlüdür.
İtalya Başbakanı Georgia Meloni ve Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, AİHS’in gözden geçirilmesi ve hükümetlere daha fazla yetki verilmesi için “açık mektup” yayınladı. Bu çağrıya Avusturya, Belçika, Çekya, Estonya, Letonya, Litvanya ve Polonya liderleri tarafından destek verildi. Avrupa’da “suç işleyen göçmenlerin sınır dışı edilmesinin daha kolay olması gerektiği”ni isteyen 9 ülke, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) sözleşmeye ilişkin yorumunun incelenmesini talep etti.
AB’nin 9 ülkesi taleplerinde, “Bazı durumlarda mahkemenin sözleşmenin kapsamını orijinal niyetlerine kıyasla aşırı genişletip genişletmediğini ve böylece korunacak çıkarlar arasındaki dengeyi değiştirip değiştirmediğini değerlendirmek önemlidir. Mahkemenin yorumunun gelişiminin bazı durumlarda demokrasilerimizde siyasi kararlar alma yeteneğimizi sınırladığına inanıyoruz” ifadelerine yer verdiler.
AİHS’ni tartışmaya açan AB’nin 9 üye ülkesinin imzası bulunan taleplerinde, Avrupa’da sığınmacılara ve bir ülkede ikamet eden yabancı uyruklulara tanınan hakların sınırlandırılmasına ilişkin üye devletlerin yetkilerinin arttırılmasına yönelik somut tedbirler isteniyor. Açık mektupta, “Ciddi şiddet suçu veya uyuşturucu suçu işleyen yabancı uyrukluların ne zaman sınır dışı edileceğine karar vermek için ulusal düzeyde daha fazla hak”, “Suç işlemek ve başkalarını güvensiz hissettirmek için misafirperverliğimizden faydalansalar bile sınır dışı edilemeyen suçlularla mücadele” ve Avrupa değerlerini ve haklarını yurttaşlara karşı kullanmak isteyenlere karşı etkili tedbirler alabilmeyi” talep ediliyor.
Geçtiğimiz hafta Danimarka Başbakanı Frederiksen ile birlikte basın toplantısı düzenleyen İtalya Başbakanı Giorgia Meloni amaçlarını “Bazı Avrupa sözleşmeleri ve bu sözleşmelerin zamanımızın büyük sorunlarıyla başa çıkma kapasitesi hakkında, özellikle de göç sorunuyla başlayarak siyasi bir tartışma başlatmayı amaçladıklarını” söyledi.
Görevimiz sözleşmeyi güçlü ve güncel tutmak
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Alain Berset, dokuz AB ülkesi tarafından imzalanan mektuba geçtiğimiz hafta sonu yanıt verdi. AİHM’in ne hükümetlere karşı ne de onlar tarafından bir silah olarak kullanılmaması gerektiğinin altını çizen Genel Sekreter Berset, “Hukukun üstünlüğüyle yönetilen bir toplumda hiçbir yargı organı siyasi baskıya maruz kalmamalı. Temel hakları koruyan kurumlar siyasi döngülere boyun eğemez. Eğer bunu yaparlarsa, istikrarı aşındırma riskiyle karşı karşıya kalırız” dedi.
AİHM harici bir organ olmadığını hatırlatan Genel Sekreteri Berset, “Mahkeme, üye devletlerin savunmaya söz verdikleri hak ve değerleri korumak için vardır. Mahkeme’nin bağımsızlığını ve tarafsızlığını savunmak bizim asıl görevimizdir” açıklaması yaptı.
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Berset yayınladığı mesajda, “Endişeleri göçle ilgili kararlarla ilgili. Bunlar karmaşık sorunlar ve demokrasiler her zaman uygun kurumsal kanallar yoluyla düşünmeye açık kalmalı. Açıklık esastır. Günümüzün karmaşık sorunlarıyla yüzleşirken görevimiz sözleşmeyi zayıflatmak değil, güçlü ve güncel tutmaktır” ifadelerine yer verdi.
AHİM’de birincilik Türkiye’nin
AİHM’in yılbaşında açıkladığı verilerine göre 2024 yılında 46 Avrupa ülkesinden yapılan şikayetlerin toplamı 60 bin 350 başvuru. Bu sayının 21 bin 600’ü Türkiye’den. İtalya 2 bin150 başvuru ile beşinci sırada ve 2 bin 50 başvuru ile Polonya altıncı sırada yer alıyor.
AİHM’nin verilerinin açıklandığı basın toplantısında gazetecilerin “Popüler ve aşırı sağ hükümetlerin artmasıyla AİHM kararlarına itiraz ve baskıları artıyor. Bu baskılarla nasıl mücadele edeceksiniz?” sorusuna AİHM Başkanı Marko Bosnjak, “Zaman değişti. Onlarca yıl önce hukuk kuralları ve kararlarına saygı tartışılmıyordu. Bugün otoriteler farklı yaklaşıyor. Verdiğimiz kararlar eleştiriliyor” cevabını verdi.
Aşırı sağın sonu
Aşırı sağcı partiler ve popülist hükümetler, “insan temel hak ve özgürlüklerini kendilerine ayak bağı” olarak görüyor.
Bütün dünyada olduğu gibi Avrupa Birliği içerisinde “göçmen sorunu” temel hak ve özgürlüklere “tehlike oluşturmaya” veya “bahane olmaya” devam ediyor. “Göçmen sorunu” nedeniyle aşırı sağ partileri iktidara taşıyan seçmen bunun karşılığında temel özgürlüklerden vazgeçiyor...