Ortak-genel müdüre “nereden buldun?” denebilir mi?

Prof. Dr. Funda BAŞARAN YAVAŞLAR
Prof. Dr. Funda BAŞARAN YAVAŞLAR [email protected]

Türkiye’de işletme sahiplerinin büyük ço­ğunluğu, faaliyetlerini tek ortaklı limited şirket üzerinden yürütmektedir. Bu yapının doğası gereği, ortak aynı zamanda şirketin ge­nel müdürüdür. Peki, vergi idaresi bu kişiye, örneğin taşınmaz veya taşınır alımı nedeniy­le, “bu parayı nereden buldun?” sorusunu yö­neltebilir mi?

Vergi idaresinin bilgi talep etme yetkisi nerede başlar, nerede biter?

Vergi idaresi, vergiye ilişkin durumları açıklığa kavuşturmak amacıyla mükellef­ten belge ve bilgi talep edebilir. Ancak bu yet­ki, sınırsız değildir, aksi durum özel hayatın giz­liliğinin ihlali anlamına gelir. Talep edilen bil­gi ile vergi türü arasında mümkün olduğunca somut bir bağ kurulmalıdır. Sırf harcama dü­zeyine ya da hesaba yapılan nakit girişlerine bakarak, mükellefe “paranın kaynağını açık­lama yükümlülüğü” getirilmesi sistemimizde mümkün değildir.

Paranın kaynağına ilişkin denetim, esasen bankacılık sistemi üzerinden yürür. Nakit girişinde kaynağın açıklanması, para transferlerinde ise transferin nedeni beyanı zorunluluğu olursa, işte o zaman ver­gi idaresi bu bigilere atıfla bilgi talep edebilir. Türkiye’de para transferinin nedeni sınırlı bir şekilde sorulmakta, nakit girişinde kayanağı gösteren belge ise -şüpheli durumlar hariç- is­tenmemektedir.

Bilgi vermemenin sonuçları: re’sen tarh, para cezası ve ceza soruşturması

Ortak-genel müdür (gerçek kişi) vergi ida­resinin talep ettiği bilgiyi vermezse, bu durum somut olayın şartlarına göre şu sonuçlar orta­ya çıkar:

-Re’sen tarh yapılarak, vergi matrahı takdi­ren belirlenebilir.

-Özel usulsüzlük cezası (para cezası) uygu­lanır.

-Bilgi vermemeye devam edilmesi halinde, ağırlaştırılmış özel usulsüzlük cezası söz konu­su olur.

-Talep edilen bilgi/belge, vergi kanunları­na göre tutulması, saklanması ve ibrazı zorun­lu kayıt ve belgelerden biriyse, vergi kaçakçılı­ğı suçu isnad edilir.

-Vergi kaçırıldığına dair emarelerin varlı­ğı halinde, ortak-genel müdür nezdinde -sulh ceza hakimi kararıyla- arama yapılabilir.

Bununla birlikte, vergi idaresinin bilgi tale­bi hukuka uygun değilse, ilgili idari işlemlere karşı dava yoluna gidilebileceği açıktır. Susma hakkı, çifte yargılanma yasağı (ne bis in idem) gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkeme­si’ne (AİHM) kadar gidilebilecek temel hak ve özgürlüklerle ilgili konular yazının kapsamı dışındadır.

Bilgi nereden toplanır? Bankalar ve “gizli protokoller”

Vergi idaresi, mükellef bilgi vermezse üçün­cü kişilerden bilgi toplamaya yönelir. Bu ki­şiler arasında en çok öne çıkanlar, bankalar­dır. Türkiye’de vergi idaresi ile bazı kurumlar arasında yürütülen ve kamuoyuna açık olma­yan veri paylaşımı uygulamaları, “gizli proto­koller”e dayanmaktadır. Bu konuda detaylı de­ğerlendirmeyi daha önce şu yazımda yapmış­tım: l Vergi İdaresinin Gizli Protokolleri.

Ülkemizde, bu protokoller sayesinde vergi idaresi daha mükellefe gitmeden üçüncü kişi­lerden düzenli bir şekilde bazı bilgileri elde et­mektedir. Özellikle bankalardan toplanna bil­giler bakımından bu sorunlu bir alandır.

Açıklanamayan gelir örtülü kâr dağıtımı sayılır mı?

Ortak-genel müdürün gelir/servetindeki açıklanamayan artış, doğrudan örtülü kar dağı­tımı olarak yorumlanamaz. Hukuken bu konu­da ispat yükü vergi idaresine aittir. İdare, ör­tülü bir kazanç aktarımının gerçekten gerçek­leştiğini ortaya koymak zorundadır. Örneğin, ortak-genel müdürün şirketten aldığı borçları nakit olarak geri ödemesi, bu ödemenin şirke­tin elde etmediği bir kazanç olduğu anlamına gelmez. Burada, ortak cari hesabına nakdi ge­ri ödemeler bir delil olamaz.

Ortak cari hesabı, esas itibarıyla şirketin ortağa verdiği bir borç niteliğindedir ve bir banka nezdindeki vadesiz mevduat hesabına benzer şekilde işletilir. Bu hesapta yer alan yüksek tutarlı nakit geri öde­melerden, sermaye şirketinin bu rakam kadar ilave kurum kazancı elde ettiği sonucuna ku­ral olarak varılamaz. Vergi idaresi, ortak-genel müdür nezdinde tespit ettiği ve kaynağı açık­lanamayan malvarlığı artışını, kural olarak yal­nızca o kişiye atfedebilir. Söz konusu artışın şir­kete fatura edilmesi, yani şirketin matrahına yansıtılması hukuken kabul edilemez.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar