Gerçek tehlike, bildiklerin değil – bildiğini sandıklarındır!

Ömer Gencal
Ömer Gencal EkoSpektrum: Piyasa ve Duygular [email protected]

Başını belaya so­kan bildiklerin de­ğil, kesin bildiğini san­dığın ama aslında doğ­ru olmayan şeylerdir.” — Mark Twain

2008 küresel finans kri­zinin adım adım yaklaş­makta olduğunu gören yalnızca birkaç kişi var­dı. Çoğunluk bu tehlikeyi ya fark etmedi ya da gör­mezden geldi. Oysa biri­leri, kimsenin bakmak istemediği yerlere bakıyor, sayılarda gizli olan çöküşü gözlemliyordu. İşte The Big Short filmi tam da bu insanların hikâyesini anlatıyor.

Film, Michael Lewis’in 2010 yı­lında yayımlanan “The Big Short: Inside the Doomsday Machine” ad­lı kitabından uyarlanarak çekildi. Aralık 2015’te vizyona giren yapım, yalnızca bir finansal felaketi değil, veriye dayalı düşünmenin, sürü psi­kolojisinden sıyrılmanın ve piyasa­ları anlamanın ne kadar kritik ol­duğunu etkileyici bir şekilde gözler önüne seriyor.

Merkezdeki isimlerden biri, Ch­ristian Bale’in canlandırdığı Dr. Mi­chael Burry. Sessiz, takıntılı ve ma­tematiğe tutkuyla bağlı bir hedge fon yöneticisi. Kendi kurduğu Scion Capital fonunda, 2005 ile 2007 yıl­ları arasında ABD mortgage piyasa­sını inceledi. Verilerle boğuşurken önemli bir şey fark etti: düşük gelir­li, kötü kredi geçmişine sahip birey­lere verilen değişken faizli mortga­ge kredileri (ARM) belirli bir süre sonra hızla geri ödenemez hale ge­lecekti. Bu krediler, finans sistemi­nin yapı taşlarını oluşturan menkul kıymetlerin teminatıydı.

Dr. Burry, Mortgage-Backed Se­curities (MBS) denilen bu menkul kıymetleri analiz ettiğinde, yatı­rımcıların güvenle tuttuğu bu var­lıkların aslında kağıttan kuleler gibi olduğunu gördü. Sayılar yalan söy­lemiyordu: bu sistem çökecekti ve kimse buna inanmak istemiyordu.

Herkes onu deli sandı. Bankacı­lar, yatırımcılar, hatta fon ortakla­rı… Ancak o inandığı verilerle hare­ket etti. Credit Default Swap (CDS) kontratları üzerinden bu varlıklara karşı pozisyon aldı — yani değerle­rinin düşeceğine oynadı. Piyasalar hâlâ güllük gülistanlıkken o, yaklaş­makta olan fırtınaya karşı pozisyon alan az sayıdaki kişiden biriydi.

Sonunda haklı çıktı. ABD konut piyasası çöktü, MBS’ler değersiz hale geldi, finans devleri bir bir diz çökerken, Michael Burry’nin fonu milyarlarca dolar kazandı.

ABD’yi ve global piyasaları 2008 finansal krizine götüren süreç sade­ce büyük bir balonun türev enstrü­manlar vasıtası ile yarattığı zemin değil aynı zamanda finans sektörü­nün büyük bir ahlaki çöküntü için­de olmasıydı kuşkusuz. Fakat bu krizin gelişini tahmin edenler veri­leri, yaşananları ve rakamları ger­çekten iyi analiz ettiler ve durumun neye evrileceğini iyi tahmin ederek bu krizi bir fırsata çevirdiler.

Verileri analiz etmenin bu kadar önemli olduğu gerçeği Türkiye için de geçerli. Hep savunduğum bağ­lantısal bütünsellik bu noktada en çok işe yarayan deniz feneri gibi.

Bunu neden mi söylüyorum? Ge­lin birlikte bakalım.

Ekonomi yavaşlıyor

Reel sektörün ekonomik aktivite­si hakkında önemli bilgi veren satın alma yöneticileri endeksleri (PMI) iyi sinyaller vermiyor. İstanbul Sa­nayi Odası tarafından yayınlanan PMI endeksi Nisan ayında 47,3’e gelerek 13 aylık eşik değer olan 50 değeri ile daralmanın devam ettiği­ni gösterdi.

Özellikle iç piyasaya yönelik ça­lışan şirketlere dair açıklanan SA­MEKS endeksi ise Nisan ayında 5,5 puanlık düşüş göstererek eşik değe­rin altında kaldı.

Mart ayı sanayi üretim endeksi yıllık bazda takvim ve mevsim et­kisinden arındırılmış %2,5’luk ar­tış göstermiş olsa da büyüme trendi 2021 yılından bu yana sürekli aşağı yönde seyrediyor.

İş gücü istatistiklerine bakıldı­ğında Mart ayında açıklanan man­şet işsizlik verisi %7,9 ile son yılla­rın rekor düşük düzeyinde görün­mesine rağmen atıl işgücü oranı pandemi dönemindeki rekor düze­yine erişmek üzere.

Kredilerin sorunlu hale dönüşü hızlanıyor

Bu veriler ışığında sorunlu kre­dilerin durumu ise çok iç açıcı gö­rünmüyor. Tüm kredi segmentle­rindeki sorunlu kredi oranlarında yapılan düzenlemelere, yeniden ya­pılandırmalara rağmen artış devam etmektedir.

Üstelik sorunlu kredilerin yıllık artış hızlarında da 2024 sonundan itibaren önemli ölçüde hızlanma söz konusudur. Tüketici kredileri, Kredi Kartları ve KOBİ kredilerin­deki yıllık artış hızı rekorlar kır­maktadır.

Sorunlu ticari kredilerin yıllık artış hızları da 2025 başından itiba­ren ivmelenerek oldukça negatif bir resim çizmektedir.

2 Grup Krediler Potansiyel so­runlu krediler olma yolunda büyük risk oluşturuyor

Sorunlu kredilere dair tüm bu ve­riler sadece mevcut durumu yan­sıtmaktadır. İleriye dönük tabloyu ortaya koymak için ise uygulanan para ve maliye politikası ve ban­ka bilançolarından çıkartılabilecek potansiyel sorunlu krediler bize iyi bir ışık tutacaktır. Bu noktada faiz­lerin özellikle 19 Mart’ta yaşanan siyasi gerginlikler nedeniyle Mer­kez Bankası tarafından 350 baz pu­an artırılması, alınan makro ihtiyati tedbirlerle birlikte kredi maliyetle­rinin şirketler için önemli bir sorun olduğunu göstermektedir.

Potansiyel sorunlu kredilerle il­gili bir fikir yürütebilmek için Tür­kiye Bankalar Birliği (TBB) tara­fından gecikmeli açıklanan veri­ler üzerinden analiz yaptığımızda da ekonomideki soğuma ve faiz gö­rünümü, sorunlu kredilerin artış trendinin oldukça yüksek bir olası­lık olduğunu göstermektedir. Eko­nomik ve parasal koşulların daha sıkılaşma beklentisinin yüksek ol­duğu önümüzdeki dönemde ikinci grup kredilerin sorunlu krediye dö­nüşme ihtimali oldukça yüksektir. İkinci grup kredilerin Aralık 2024 itibarı ile toplam kredilere oranı bir önceki yıla göre artış göstermiş ve %8,4 oranına çıkmıştır.

Bu gruptaki krediler bir önceki yıla göre de %47 oranında artış gös­tererek 1 triyon 340 milyar TL’ye çıkmıştır.

Analizi bütüncül bir bakış açısıy­la yapabilmek için, bu verilere ek olarak yeniden yapılandırılan kre­dilere de göz atmakta büyük fayda var.

Yeniden yapılandırılan krediler de bir önceki yıla göre %43,8 ora­nında artarak toplam 732 milyar TL’ye çıkarken toplam kredilere oranı %4,6 olmuştur. 2. grup kredi­ler ve yeniden yapılandırılan kre­dilerin toplamı %13 düzeyine ulaş­mıştır.

Bunun yanında bankaların takip­teki alacaklarına ayırdıkları karşı­lıklar ise %76 düzeyi ile 2021 yılın­daki düzeye geri dönmüştür.

Genel karşılıkların 2. grup kredi­lere oranı da 2021 yılı düzeylerinde görülmektedir.

Bu veriler, ekonomide daralma yaşandığını ve faizlerin yüksek sey­rini koruduğunu gösteriyor. Bu du­rum, kârlılığı azalan bankacılık sek­törünün öz sermayesini artırmasını zorlaştırıyor. Dolayısıyla bankalar, kredi büyümesini sürdürebilmek için, öz kaynak yerine sermaye ben­zeri Eurobond ihraçları gibi alter­natif yollara başvurmak zorunda kalabilir. CDS risk priminin yük­sekliği, kredi derecelendirme sevi­yesinde orta vadede pozitif bir orta­mın olmaması ve bu yolla sermaye artırımına gitmek zorunda kalacak bankaların yapacakları yeni arzlar­la borçlanma maliyetlerinin artma ihtimali, reel sektöre sağlanacak kaynakların da pahalı ve kısa vadeli olma riskini beraberinde getirmek­tedir.

Fiyat istikrarını sağlamaktan çok, döviz kurunu kontrol altında tutarak Finansal İstikrarı sağlamak amacıyla faizlerin yüksek seviyede tutulması; mevcut güvensizlik or­tamıyla birleşince veriler sorunun daha da büyüme riskini açıkça gös­termektedir.

Big Short filminde veriler ve göz­lemlerle büyük bir çoğunluğun olan bitenden haberdar olmadığı bir or­tamda riskin büyüklüğüne pozis­yon alarak bundan fırsat yaratan ya­tırımcıların verdiği dersler bugün için bizlere önlem alınması gerek­tiğini göstermektedir. Bu önlemle­rin ekonomi yönetimince alınma­sını beklemektense, şirketler ve bi­reyler olarak bizlerce alınması daha akıllıcadır. Şirketler likiditelerine ve nakit akımlarına gerektiğinde prim ödeyerek dikkat etmeli ve bi­reyler bu önlemleri tasarruf tedbir­leri ile ortaya koymalıdır.

Ekonomide sisli bir vadiye giri­yoruz. Ve navigasyon cihazı elimiz­de: Veriler. Rehberliği beklemek ye­rine, direksiyona geçmenin zamanı geldi.

Krizler, sadece sistemlerin değil, yanılsamaların da çöküşüdür ve ba­zen bir ülkenin kaderi, gerçeği ilk görenlerin gösterdiği cesarete bağ­lıdır.

Gerçek tehlike, bildiklerin değil – bildiğini sandıklarındır! - Resim : 1

Gerçek tehlike, bildiklerin değil – bildiğini sandıklarındır! - Resim : 2

Gerçek tehlike, bildiklerin değil – bildiğini sandıklarındır! - Resim : 3

Gerçek tehlike, bildiklerin değil – bildiğini sandıklarındır! - Resim : 4

Gerçek tehlike, bildiklerin değil – bildiğini sandıklarındır! - Resim : 5

Gerçek tehlike, bildiklerin değil – bildiğini sandıklarındır! - Resim : 6

Gerçek tehlike, bildiklerin değil – bildiğini sandıklarındır! - Resim : 7

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bundan sonra ne olacak? 02 Nisan 2025
 Mektup 26 Mart 2025
Risk ateş gibidir… 11 Mart 2025